بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

قَالَتۡ أَنَّىٰ يَكُونُ لِي غُلَٰمٞ وَلَمۡ يَمۡسَسۡنِي بَشَرٞ وَلَمۡ أَكُ بَغِيّٗا ٢٠

O: «Benim nasıl bir oğlum olacakmış, dedi, (evlenib de) bana bir beşer dokunmamışdır. Ben bir iffetsiz de değilim.»

– Hasan Basri Çantay

قَالَ كَذَٰلِكِ قَالَ رَبُّكِ هُوَ عَلَيَّ هَيِّنٞۖ وَلِنَجۡعَلَهُۥٓ ءَايَةٗ لِّلنَّاسِ وَرَحۡمَةٗ مِّنَّاۚ وَكَانَ أَمۡرٗا مَّقۡضِيّٗا ٢١

(Ruuh) dedi: (Evet) öyledir. (Fakat) Rabbin buyurdu ki: — O, bana göre pek kolay. Çünkü biz onu insanlara bir âyet ve bizden bir rahmet kılacağız. Zâten iş olub bitmişdir.

– Hasan Basri Çantay

۞ فَحَمَلَتۡهُ فَٱنتَبَذَتۡ بِهِۦ مَكَانٗا قَصِيّٗا ٢٢

Nihayet ona (îsâya) gebe kaldıkda bununla (karnındaki bu çocuğu ile ailesinden) uzak bir yere çekildi.

– Hasan Basri Çantay

فَأَجَآءَهَا ٱلۡمَخَاضُ إِلَىٰ جِذۡعِ ٱلنَّخۡلَةِ قَالَتۡ يَٰلَيۡتَنِي مِتُّ قَبۡلَ هَٰذَا وَكُنتُ نَسۡيٗا مَّنسِيّٗا ٢٣

Derken doğum sancısı onu bir hurma ağacına (dayanmıya) sevk etdi. «Keşki, dedi, bundan evvel öleydim, unutulub gideydim».

– Hasan Basri Çantay

فَنَادَىٰهَا مِن تَحۡتِهَآ أَلَّا تَحۡزَنِي قَدۡ جَعَلَ رَبُّكِ تَحۡتَكِ سَرِيّٗا ٢٤

(24-25-26) Aşağısından ona şu nida geldi: «Tasalanma, Rabbin senin alt (yan) ında bir su arkı vücûda getirmişdir. Hurma ağacını kendine doğru silk, üstüne derilmiş taze hurma dökülecekdir. Artık ye, iç. Göz (ün) aydın olsun. Eğer beşerden her hangi birini görürsen «ben, de, o çok esirgeyici (Allaha) oruç adadım. Onun için bu gün hiç bir kimseye kat'iyyen söz söylemeyeceğim.»

– Hasan Basri Çantay

وَهُزِّيٓ إِلَيۡكِ بِجِذۡعِ ٱلنَّخۡلَةِ تُسَٰقِطۡ عَلَيۡكِ رُطَبٗا جَنِيّٗا ٢٥

(24-25-26) Aşağısından ona şu nida geldi: «Tasalanma, Rabbin senin alt (yan) ında bir su arkı vücûda getirmişdir. Hurma ağacını kendine doğru silk, üstüne derilmiş taze hurma dökülecekdir. Artık ye, iç. Göz (ün) aydın olsun. Eğer beşerden her hangi birini görürsen «ben, de, o çok esirgeyici (Allaha) oruç adadım. Onun için bu gün hiç bir kimseye kat'iyyen söz söylemeyeceğim.»

– Hasan Basri Çantay

فَكُلِي وَٱشۡرَبِي وَقَرِّي عَيۡنٗاۖ فَإِمَّا تَرَيِنَّ مِنَ ٱلۡبَشَرِ أَحَدٗا فَقُولِيٓ إِنِّي نَذَرۡتُ لِلرَّحۡمَٰنِ صَوۡمٗا فَلَنۡ أُكَلِّمَ ٱلۡيَوۡمَ إِنسِيّٗا ٢٦

(24-25-26) Aşağısından ona şu nida geldi: «Tasalanma, Rabbin senin alt (yan) ında bir su arkı vücûda getirmişdir. Hurma ağacını kendine doğru silk, üstüne derilmiş taze hurma dökülecekdir. Artık ye, iç. Göz (ün) aydın olsun. Eğer beşerden her hangi birini görürsen «ben, de, o çok esirgeyici (Allaha) oruç adadım. Onun için bu gün hiç bir kimseye kat'iyyen söz söylemeyeceğim.»

– Hasan Basri Çantay

فَأَتَتۡ بِهِۦ قَوۡمَهَا تَحۡمِلُهُۥۖ قَالُواْ يَٰمَرۡيَمُ لَقَدۡ جِئۡتِ شَيۡـٔٗا فَرِيّٗا ٢٧

Derken onu yüklenerek kavmine getirdi. Dediler: «Hey Meryem, andolsun sen acâib bir şey yapmışsın».

– Hasan Basri Çantay

يَٰٓأُخۡتَ هَٰرُونَ مَا كَانَ أَبُوكِ ٱمۡرَأَ سَوۡءٖ وَمَا كَانَتۡ أُمُّكِ بَغِيّٗا ٢٨

«Ey Hâruunun kız kardeşi, senin baban kötü bir adam değildi. Anan da iffetsiz bir kadın değildi».

– Hasan Basri Çantay

فَأَشَارَتۡ إِلَيۡهِۖ قَالُواْ كَيۡفَ نُكَلِّمُ مَن كَانَ فِي ٱلۡمَهۡدِ صَبِيّٗا ٢٩

Bunun üzerine (Meryem) ona (îsâya) işaret etdi. «Biz, dediler, henüz beşikde bulunan bir sabî ile nasıl konuşuruz»?

– Hasan Basri Çantay

قَالَ إِنِّي عَبۡدُ ٱللَّهِ ءَاتَىٰنِيَ ٱلۡكِتَٰبَ وَجَعَلَنِي نَبِيّٗا ٣٠

(Îsâ dile gelib) dedi ki: «Ben hakıykat Allahın kuluyum. O, bana kitab verdi. Beni peygamber yapdı».

– Hasan Basri Çantay

AYARLAR
Okuyucu